SANMAKİ DERT SADECE SENDE VAR..
SENDEKİ DERDİ NİMET SAYANLAR DA VAR..
'
demek ki neymiş :
derdimi dinledim, derdimden iğrendim...
onun derdini gördüm, derdime imrendim....
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti, Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,
O Da Bugündür...
Gözler arasındaki ilişkiyi biliyor musun?
Onlar birlikte göz kırparlar, birlikte ağlarlar, her şeyi birlikte görürler ve birlikte uyurlar.
Buna rağmen aslabirbirlerini görmezler.
Arkadaşlık bunun gibi olmalı.
Arkadaşsız hayat cehennem gibidir.
Dünyanın en iyiarkadaşı haftası.
Senin en iyi arkadaşın kim?
DOĞRU ACIYI YAKALAMAK BUDUR
TİLKİDEN KRAL OLURSA
Kurtlar, tilkinin aklına, becerikliliğine hayran olmuşlar ve birgün onu kendilerine kral ilan etmişler. Ama : Biz bu tilkiyi kral yaptık, yükselttik ya, bakalım bunun huyu değişti mi, entrikacılığından vaz geçti mi? diye de merak etmişler.
Bir gün yeni kral tahtırevanına kurulmuş giderken kurtlar daha önceden hazırladıkları bir kaç tavşanı tilkinin göreceği şekilde önünden ve yanından salıvermişler. Tilki bunu, tavşanları görünce dayanabilir mi... Halini ve şanını düşünmeden yerinden fırlamış ve başlamış tavşanların ardından koşmaya... illaki yakalamak istermiş.
Bu durumu gören kurtlar bu işe çok bozulmuşlar ve hatta kızmışlar, hemen krallığı tilkinin elinden alıp gene eskisi gibi içlerinden birini kral yapmışlar.
Soysuzu giydirip, kuşatmakla ve hatta istediği kadar yükseltmekle huyunu değiştiremezsiniz...
BİR KAÇ NASİHAT..!
Emanete ihanet etmeyin.. Halinizden şikayet etmeyin.. Büyüğünüze emretmeyin.. Boş şeylerde ısrar etmeyin.. Cahillerle sohbet etmeyin.. Nefesinizi boşa tüketmeyin.. İnsanları bekletmeyin..
Etrafınızı kirletmeyin. Hayatınızı mahvetmeyin.. Kimseye minnet etmeyin. İnsanları yüzüne karşı methetmeyin.. Kimseye küfretmeyin.. Kötülüğe meyil etmeyin.. Malınızı boşa sarf etmeyin.. Sırrınızı açık etmeyin.. Her şeyi merak etmeyin.. Suçunuzu inkar etmeyin.. Şerefinizi kaybetmeyin..
Vatanınızı terk etmeyin..
İyiliğe niyet edin.. Büyüklere hürmet edin.. Sıkıntıya sabredin.. Aza kanaat edin.. Sözünüzde sebat edin.. Bildiğinizle amel edin.. Hatanızı kabul edin.. Yaramaz ise def edin.. Varken tasarruf edin.. Alimlerle sohbet edin..Nefsinizle inat edin.. Sofranıza davet edin.. Zararlıysa men edin.. Seviyorsanız ifade edin..
Kalpleri fethedin.. Misafire ikram edin.. Muhtaca yardım edin.. Bilseniz de istişare edin.. Tehlikeye dikkat edin.. Hakkı teslim edin.. Unutacaksanız kaydedin.. Esirgemeyin lütfedin..Gariplere merhamet edin.. Kazanmaya gayret edin.. Çalışanı takdir edin.. Başarıyı tebrik edin.. Mazereti kabul edin.. Her an tevekkül edin..Hastaları ziyaret edin.. Çocuğunuzu terbiye edin.. Herkese tebessüm edin.. Güvenseniz de kontrol edin.. İnanmayana ispat edin.. Fakirleri gözetin.. Hayır için sarf edin.
Bize de dua edin..
BİZ TÜRK ve MÜSLÜMANIZ ELHAMDÜLİLLAH
Hayvanları sevebildiğimiz kadar!.. Keşke insanlarıda sevebilseydik!..
Keşke insanlar farklı omak adına Hayvanlaşmayı degılde
O hayvanların doga duzenını saglamak için yaratıldıgını bilebilse ve kendılerınınde en az
O hayvanlar kadar doganın duzenını bozmamaya gayret edıp onlar kadar hayvan olabılselerdı
Onlarıda sevebılırdık
GÜNER YALÇIN
DÜRÜSTLÜK DENİLEN ŞEY PAHALI BİR MÜLKTÜR...
UCUZ İNSANLARDA BULUNMAZ...
Ölüm gelmeden yoldaşını iyi seç!
Zamanede sana üç yoldaş vardır. Biri vefâkârdır, diğer ikisi ise gaddar :
Biri dostların, öbürü malın-mülkün, üçüncüsü ise iyi işlerin ki, vefalı olan budur.
Öldüğün vakit, malın seninle beraber gelmez, evden dışarı bile çıkamaz; dostun gelir, ama sadece mezarının başına kadar.
Fakat yaptığın işler vefakârdır; onlara iyice sarıl ki mezarının içine kadar seninle gelen onlardır.
Ama!.. Eğer amelin iyiyse, orada sana dost olur; kötüyse yılan kesilir.
Öğrendikki...Bir tek insanın bize "iyiki varsın " demesi,var olduğumuz için mutlu olmamızı sağlar.
Öğrendikki...Kibar olmak haklı olmaktan daha önemlidir.
Öğrendikki...Hayat şatları bizi nekadar ciddi görünmeye zorlasada hepimiz çılgınlıklarımızı paylaşacak birini arıyoruz.
Öğrendikki...Bazen tek ihtiyacımız olan bir el ve bizi anlayacak bir yürektir.
Öğrendikki...Parayla "klas insan" olunmuyor.
Öğrendikki...Gün içinde başımıza gelen küçük şeyler gün sonunda koca bir mutluluğa veya hüzne dönüşebiliyor.
Öğrendikki...İnkar edip içimizde sakladığımız şeyler gerçekliğini kaybetmiyor.
Öğrendikki...Biriyle dalaştığımızda tek başardığımız onu kendimize daha fazla zarar vermesini sağlamaktır.
Öğrendikki...Her yarayı saran zaman değil sevgidir.
Öğrendikki...Çabuk olgunlaşmak için zeki insanlardan çevre edinmek gerekir.
Öğrendikki...Karşılaştığımız herkes bir gülümsememizi hakeder.
Öğrendikki...Hiç kimse mükemmel değildir.
Öğrendikki...İftira atmak derin bir vicdan azabına sebep olur.
Öğrendikki...Hayat zorludur ama biz daha zoruz.
Öğrendikki...Gülümsemek güzel bir görüntüye ulaşmanın bedava yoludur.
Öğrendikki...Hepimiz zirvede olmak istesekte asıl keyif oraya tırmanırken yaşadıklarımızdır.
Öğrendikki...Zamanımız nekadar azsa yapacaklarımız okadar fazladır.
Öğrendikki...Kimseye hak ettiğinden fazla değer vermemek lazım çünkü cezasını kendimiz çekiyoruz.
Öğrendikki...BİRİNİ NE KADAR ÇOK SEVERSEK HAYAT ONU BİZDEN OKADAR ÇABUK ALIYOR....
Fırat PERVANE (alıntı yapılmıştır.)
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
HAYVANLARI SEVERMİSİNİZ?
Diye sormuşlar!
okuyun okuyunca karar verin:
1.Tünellerde far yada park lambası yerina dörtlüleri yakan; ÖKÜZLERİ
2.Lastiği patlatığında bunu sol şeritte değiştiren; DEVELERİ
3.Bir yaya geçsin diye yavaşladığınızda, yanınızdan geçerken ters, ters bakan; ÇAKALLARI
4.Karda önden çekişli arabasının arka tekerlerine zincir takıp ''abi bir el atsana'' diyen ; EŞEKLERE
5.Otobanda sol şeritten ayrılmayan yeminli! aynalarına bakmadan sizden 60 km daha az hızla salınan ; KOYUNLARI
6.Yeni yıkadığınız arabanızı batırmakla mükellef, cam yıkama fıskiyesini ayarlamaktan aciz; BEYGİRLERİ
7.Trafik iki dakika durunca kornaya yüklenen; AYILARI
8.Her yere tüküren ; LAMALARI
9.Evinin kapısına gelince zil yerine, kornaya basmayı uygun bulan; SIĞIRLARI
10.Dikiz aynasını makyaj masası yerine kullanıp, süslenirken öndeki araçlara tampon yapacak kadar maharetli; ŞEBEKLERİ
11.Araçtan cöp kutusuna basket atmaya çalışan; ZÜRAFALARI'' DA MI SEVERSİNİZ?''
Sorusuna cevap veriniz........
Soy sop
İşlerine geldiği zaman “Hepimiz Ermeniyiz” der bunlar, işlerine geldiği zaman “Bunun anası Ermeni” der...
Halbuki, ne hepimiz Ermeniyiz, ne de bir annenin Ermeni olmasıdır önemli.
*
Bakın, hazır “Soy önemli soyyy” diye bağırılırken, yaşanmış öykü anlatayım size.
*
Derviş Özer, tıp doktoru. Aynı zamanda, heykeltıraş. 90’lı yılların başı... Tatile giderken, Afyon’da mola verir. Çay bahçesine kalabalık bir grup insan gelir o sırada, üstleri başları perişan, alayı gariban, ağlamaktan gözleri şişmiş... “Hayrola?” der. Şehit cenazesi taşıyan köylülerdir.
*
O gün 3 yaşında olan ve ortalıkta neşeyle hoplayıp zıplayan kızına bakar, bir de köylülere... Bir yanda saçının telini dünyaya değişmeyeceği evladı, bir yanda evladını vatan için toprağa vermiş baba... Utanır...
“Bi şey yapmalıyım” der.
“Bu çocukları ölümsüzleştirmeliyim.”
*
“Şehit Ağacı” projesi hazırlar.
*
Terör şehitlerini künyelere yazacak, künyeleri ağaca takacak, çocukların birer yaprak gibi ebediyen salınmasını sağlayacaktır o ağacın dallarında...
Hayata geçirmek için aradığı fırsatı, anca 2003’te bulur. Resim Heykel Müzesi’nin açtığı yarışmaya katılmaya karar verir.
*
İstanbul’a gelir, künyeleri almak için Tahtakale’ye gider. Sorar soruşturur. Herkes aynı adresi verir. Ermeni bi usta...
Dükkana girer, anlatır.
O güne kadar hiç düşünmediği detaya dikkat çeker Ermeni usta, “Paslanmaması lazım” der, “Evlatlarımız ebediyete kadar ışıl ışıl olmalı.”
*
Olmalı ama, en pahalısıdır o bahsettiği künyeler, tanesi 1 lira 25 kuruş... “Ticari iş değil bu, takma kafana” der Ermeni usta, “Vatan işi” der... 5’te 1 fiyatına, kâr falan almadan, hatta zarar ederek, 25 kuruştan verir. 3 bin künye... “Haftaya gönderirim” der. Tam gününde gönderir.
*
Sonra, kısmet olmaz, araya başka işler karışır, hazırlandığı yarışmaya katılamaz heykeltıraş... Künyeleri paket halinde evinin deposuna kaldırır.
Taa ki, amacına ulaşacağı 2009’a kadar.
*
Ankara Kızılcahamam Belediyesi, Şehit Fatih Duru Parkı yapmaktadır. Başvurur... Belediye “Başımızın üstünde yerin var” der... Kurumuş bir sedir ağacı, gövde olur.
Ancak, bi sorun vardır.
Şehit sayısı 6 bini geçmiş, eldeki künye sayısı ise sadece 3 bindir.
*
Parkın açılışına yetişme kaygısıyla, İstanbul’a gelmez, Ermeni ustanın ismini telefonunu da kaydetmemiştir, internete girer, eksik künyeleri tamamlamak için askeri malzeme satan tüccarlarla temasa geçer. “Paslanmaz istiyorum” der. “Abi merak etme, künyenin kralı bu” garantisi verirler. Zaman dar... Ermeni ustanın 25 kuruştan sattığı künyeleri, 1’er liradan alır.
*
Tek tek isimleri yazar, takar sedir ağacının dallarına, Cumhuriyet Bayramı’nda açılışı yapılır. Medya ilk gün hücum eder, Türkiye ağlayarak seyreder, sonra unutulur gider.
Ve, kış...
*
Sadece tebrik yağmaz tabii.
Yağmur da yağar.
*
Şehit Ağacı’nın 3 bin yaprağı ışıl ışıl parlıyor hâlâ; gerisi paslandı...
*
“Vatan işi bu, evlatlarımız ebediyete kadar ışıl ışıl olmalı” sözü kulağında çın çın çınlayan heykeltıraş, ağlayarak, tek tek değiştirmek zorunda kaldı, Türk tüccardan aldığı künyeleri.
*
Bize de, bu satırları yazmak kaldı.
Yüreğimizdeki isyanla...
*
Soy sop filan değildir önemli.
Milleti kimin soy’duğudur.
ŞEFİK ÇOŞKUN
BABAM VE BEN
0 yaşında
Baba : Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı? Gözleri de bana ne kadar çok benziyor.
Kızı : Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek.
5 yaşında
Baba : Prensesim benim, güzel kızım. Söyle bakalım baban sana ne alsın?
Kızı : En çok babamı seviyorum. Babam, niye annemle uyuyor? Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin.
10 yaşında
Baba : Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız?
Kızı : Ben babama aşığım. Büyüyünce babam gibi erkekle evleneceğim. Babam bu ay harçlığımı arttırır mı?
15 yaşında
Baba : Ne kadar da çabuk büyüdü. Eve de gittikçe geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek. Sanırım daha sert konuşmalıyım.
Kızı : Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum. Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür olacağım?
20 yaşında
Baba : Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor. Kendi parasını da kazanmaya başladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten. Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor.
Kızı : Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor. Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli? Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım. Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!
25 yaşında
Baba : Bir gün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor. Zaten aramız eskisi gibi değildi. Şimdi bir de kocası var. Prensesim beni terkediyor.
Kızı : Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki? Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor. Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o.
30 yaşında
Baba : Çok az görüşüyoruz. Daha sık biraraya gelsek ne iyi olur. Hem torunlarımı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...
Kızı : Babamları da çok ihmal ediyorum galiba. Yine telefonda çok üzgün geldi sesi. Haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi.
40 yaşında
Baba : Kızım, benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor. Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum. Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim. Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı. Şimdi beni beğenmiyor. Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyeceğim.
Kızı : Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor. Sürekli bir şeylerden yakınıyor. Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama. Ya ona bir şey olursa? Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım.
45 yaşında
Baba : Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel. Gözüm arkada gitmeyeceğim. Her şeyi kendi başardı. Onunla gurur duyuyorum.
Kızı : Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim. İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım onu benden alma!
50 yaşında
Baba : Dünyada mutlu kal kızım !
Kızı : Seni çok özleyeceğim ve arayacağım babacığım. Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana? Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol. Ve hep yanımda olduğunu hissettir, ne bileyim ben, arada sırada işaretler yolla mesela. Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım?
55 yaşında
Kadın : gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım. Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim, çünkü "keşke"lerin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum. Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni üzdüğüm her gün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu? Binlerce gözüyle, boşluktaki adam uzanır, düşsel bir incelikten onu kendi gecesine alır...
Seni çok özlüyorum, dertleşeceğim, danışacağım kimsem kalmadı baba... Seni kaybettikten birkaç ay sonra bir oğlum oldu. Sana olan sevgimi oğluma verdim. Onda seni yaşıyorum, rahat uyu babacığım.
Kızın AYŞE
YORUM EKLE BUTONU İLE EKLEME YAPABİLİRSİNİZ.