TAMER MADEN
tamer.maden@ihlaskoleji.com
MEDENİYET DEDİĞİN TEK DİŞİ KALMIŞ : ULAŞIM
23/12/2011 MEDENİYET DEDİĞİN TEK DİŞİ KALMIŞ :ULAŞIMSabah ezan sesiyle gözlerimi açtım, oldukça dinlenmiş, huzurlu ve dinç bir şekilde kalkıp abdestimi alıp namazımı kıldım. Sonra tıraş olup giyindim, işe gitmek için dışarı çıktım hava çok güzeldi, ılık esen rüzgar yüzüme vurdukça daha da kendime geldim. Haftanın ilk günüydü ve okula gitmek için otobüs durağına doğru ilerledim. Her zaman ki gibi bu haftayı da öğrencilerimle huzurlu ve verimli bir şekilde tamamlama arzusuyla doluydum. Kısa bir müddet bekledikten sonra otobüs geldi, kapı açıldı, güler yüzle, mutlu gözlerle bana bakan ve buyur eden şoföre ben de tebessümle selam verdim ve boş bir koltuğa oturdum. Hemen her yolcu birbirini tanıyordu zaten, çünkü aynı istikamete aynı saatte giden çalışanlardı. Herkesin gözlerinde mutluluk, işe gitmenin ve o işi sevmenin huzuru gözlenebiliyordu. Yol boyunca diğer ulaşım araçlarında bulunan insanların, durakta sırayla bekleyen ve araca sırayla otobüse binen tüm insanların mutlu olduğunu, iş yerlerini yeni açanları, mağazasını düzenleyenleri, esnafın birbirleriyle sevgi ve saygıyla selamlaşmaları, yolların, kaldırımların, yeşil alanların bir gün önce nasıl temiz ve düzenli bırakılmış ise o haliyle olması, trafikte araçların düzenli bir şekilde ve belirlenen hız limitiyle seyirleri, şoförlerin birbirlerine olan saygılı bir şekilde ve tebessümle yol vermeleri nezaketin, medeniyetin timsaliydi sanki. Otobüste herkes oturmuştu, içeride çok hoş bir bahar kokusu vardı sanki, oturacak başka koltuk olmadığı için inen olmadıkça şoför her durakta durmuyordu zaten, eğer inen varsa ve kaç kişiyse ancak o sayıda yolcu biniyordu otobüse. Bir müddet sonra ineceğim durak göründü, yavaşça yerimden kalkıp ‘’Duracak’’ butonuna bastım, otobüs yavaşça, diğer yolcuları rahatsız etmeyecek şekilde durağa yaklaştı, kapı açıldı şoföre teşekkür edip, diğer yolculara ‘’Hayırlı yolculuklar’’ dileğiyle inerken şoför ve yolcuların aynı tebessüm ve dileklerle karşılık vermesiyle otobüsten indim. Okula yürüyerek beş dakikalık bir mesafem kalmıştı, yavaşça mutlu olarak işlerine giden insanların arasında, birbirleriyle sohbet edip gülüşen, kol kola, yan yana ellerinde okul çantalarıyla okullarına giden öğrencileri, dükkanlarını yeni açmış güne hazırlanan esnafı, birbirlerine nezaketle yol veren insanları izleyerek temiz ve düzenli , yeşilliklerle donatılmış kaldırımda ilerleyerek okuluma ulaşmıştım nihayet. Güne mutlu başlamıştım ve eminim bu durum bugün okulda öğrencilerime de çok olumlu ve verimli bir şekilde yansıyacaktı. Ve birden cep telefonumun alarm zili çalmaya başladı, kalkıp kalkmamak arasında bocalıyordum, sonra zorla da olsa kalktım, kendimi çok yorgun ve bitkin hissediyordum. Gözlerim yarı kapalı abdest aldım biraz olsun kendime geldim, namazımı kılıp, zorla da olsa tıraş oldum. Aynaya baktığımda yorgun, bitkin ve pekte mutlu görünmeyen bir öğretmen görünüyordu. Hazırlanıp dışarı çıktım hava biraz sıcaktı. Hızlı adımlarla otobüs durağına doğru ilerledim. Durak çok kalabalıktı, insanlar bir araya toplanmış bekliyorlardı, otobüs göründüğünde o kalabalıkta da bir hareketlik oldu, onlar da otobüse doğru ilerlediler. Otobüs o insanları geçerek biraz ileride acı bir frenle durdu, içeride ayakta bulunan yolcular adeta birbirlerine yapıştılar ve ayrıldılar. Dışarıda bekleyen yolcular otobüsün açılan kapısından yaşlı-genç, kadın-erkek demeden birbirleriyle yarışırcasına, ite-kaka içeri doluşmaya başladılar. Kendimi zorda olsa içeri attım. Şoförün her zaman ki gibi ‘’Kapıya yaslanmayın kardeşim, girin içeri, sıkışın biraz’’ ve ‘’ Arkaya doğru ilerleyelim’’ nidalarıyla içeride küçük bir hareketlilik yaşandı. İçerideki insanlara baktığınızda mutsuzluk, bıkkınlık yüzlerine öylesine yansımıştı ki anlamamak mümkün değildi. Adeta herkes birbirine yapışık bir şekildeydi. Gençler kimseye yer vermiyor, ne yaşlının, ne çocuklu bayanların, ne de hamile bayanların varlığı kimsenin umurunda değildi. Önemli olan varılacak, gidilecek yere gidebilmekti. Duraklarda otobüs öyle bir duruyordu ki içeride ki insanlar denizin dalgaları gibi bir ileri bir geri savruluyorlardı. Bu kadar dolu olmasına rağmen yine dışarına yolcu alınıyor ve her seferine o meşhur‘’ Arkaya doğru ilerleyelim’’ nakaratı söyleniyordu şoför tarafından. Acaba arkada ne vardı, neden hep arkaya doğru ilerlememiz söyleniyordu ki? İlerleye ilerleye en arkaya kadar gittiğim zamanlar da olmuştu, buna rağmen hala daha da arkalara gitmemiz söylenip durdu. Trafik çok yoğundu adeta adım adım ilerliyorduk, içeride çok nahoş bir koku vardı zaten. Şoför bazen sağ tarafa bazen sol tarafa ve bazen de önünde trafikte seyir eden diğer araçların şoförlerine yüksek sesle kızgın ifadeler, içeride çocuk, bayan, yaşlı her şeyden öte insan olduğuna bile aldırış etmeden argo kelime ve ifadeler kullanıyordu. Otobüsün camından dışarı baktığınızda, mutsuz, somurtkan, telaşlı bir şekilde koşuşturan insanları, işyerlerini açmış, çalışanlarına el-kol hareketleriyle emirler yağdıran sinirli esnafı, çirkince yerleştirilmiş tabelaları, çevreye atılmış, saçılmış her türden çöpleri, duraklardaki ve üst geçitlerdeki insan yığınlarını, sağda solda kurulmuş seyyar satıcıları görünüyordu. Nihayet ineceğim durağa bir durak kalmıştı hemen ‘’Duracak’’ butonuna basmak istedim ama uzaktaydı ve ulaşmam çok zordu. ‘’ Butona basar mısınız ?’’ diye seslendim birileri gayri ihtiyari bastı. Teşekkür ettim fakat oralı olan yoktu zaten. Herkes kendi iç dünyasında yaşıyordu. Ancak inebilirim diye kapıya doğru zorla ilerlerken insanlardan da müsaade istiyordum. Çünkü o kalabalıkta onları ne kadar rahatsız ettiğimin de farkında olarak aynı zaman da özür de dilemekteydim. En azından şoförün ‘’ Şu durakta inecekler kapıya doğru ilerlesin, sonra bana dur filan demeyin, anadınız mı?’’ lafını duymaktan ta çekinmekteydim. Nihayet otobüs her durakta nasıl duruyorsa öyle durmuştu ve zor da olsa inmeyi başardım. Derin bir nefes aldıktan sonra çöplerle dolu kaldırımdan, mutsuz insanları, ellerinde parça parça olmuş kitaplarla, birbirleriyle bir gün önceki derbi maçın analizini argo cümlelerle anlatan, birbirini farklı takımları tutmanın taraftarlığıyla itip-kakan öğrencileri izleyerek nihayet yavaş bir şekilde okuldan içeri girdim. Ve birden sabah kalkmadan önceki rüyamı hatırladım. Medeniyet neydi acaba, insanca yaşamak olabilir miydi? Yoksa, yoksa medeniyet bir rüya ve hayal miydi ? TAMER MADEN |
Yorumlar |
28/12/2011 22:54 Yazının başında düşünmeye başlamıştım burası neresi acaba diye hala mutlu saygılı insanlar varmı diye düşünmeye başlamıştım ki telefonun zili çaldı.Hakikaten insanlığımızı gün geçtikçe kaybediyoruz bu tip rüyalar insana birazda olsun yaşama sevinci veriyor ama rüya işte.
GENEDE ELİMİZDEKİLERİN KIYMETİNİ İYİ BİLELİM HAYAT ÇOK KISA. FIRAT PERVANE |
Yazarın diğer yazıları |
KENDİN İÇİN SPOR - 09/04/2017 |
İşte bütün o tanımların , yorumların ve kitabi tüm anlatımların özünde spor tek bir kelime ile hareket demektir. Yapılan tüm hareketlere spor denir. |
TANIDIKLARIM VAR - 09/04/2017 |
Her insan farklı fiziksel özellikler, yetenekler ve düşünce dünyasına sahip bir şekilde farklı hayat şartları içerisindedir. Her birey kendi hayatını farklılıklar içerisinde yaşamaya çalışır. |
AYRANCI KÖYÜ TOPLANTI YERİ - 08/10/2015 |
Bildiğiniz üzere Ayrancı köyünün damat olarak bir ziyaretçisiyim. Sene de bir kez de olsa gelir zaman geçiririz. |
MİLLİ EĞİTİM MİLLİ ÖĞRETİM - 20/04/2015 |
Eğitim, bireylerin toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. |
FUTBOL NEDİR NE DEĞİLDİR ? - 12/04/2015 |
Şimdilerde bir çok eski stad ve spor salonlarının yanında yeni satadyumların hepsinin adına ''ARENA'' Konulmaya başlandı. |
ZENGİNLİK DERSİ - 15/04/2012 |
ZENGİNLİK Biz dinlenmek için temiz hava için tatil bölgelerine, piknik için yeşil alanlara gidiyoruz onlar zaten o ortamın içinde yaşıyorlar, |
AMERİKAYI YENİDEN KEŞFETMEK - 11/02/2012 |
AMERİKA AMERİKA |
MUTLULUK - 30/12/2011 |
SALİH ÖĞRETMEN VE ÖĞRETMENLER GÜNÜ |
DİZİLERDEN DİZELER - 17/12/2011 |
HER GÜN GÖRMEYE ALIŞTIĞIMIZ DİZİLERİN HAYATIMIZI NASIL ETKİLEDİĞİNİ KISACA ANLATILMASI |